Bir çay demledik
Gecenin soğuk vardiyalarında,
Tarlaya giden işçiler gelip geçiyordu
Penceremizin önünden
Sonra uzaklaşıp kayboluyorlardı
Sonra seyyar satıcılar
İstilacı kolluk kuvvetleri gibi geliyorlardı
Hepsi ustalarını öldürmüş,
yağ satarım,bal satarım…diyorlardı…
Vakit sonbahardı..havada kan vardı,,
Bulutları sıksan..kan damlayacaktı
Bir yıldırım düştü mahallenin tam orta yerine
Kızıl kıyamet bir haber
Ayşe kadının kızı gülsüm intihar etmiş,
Ahırın direğine asmış kendini
Be hey gülsüm kız..ne yaptın..ne diye astın kendini
Nerden aldın bu cesareti,,ölümün en korkuncunu seçtin,
Başka ihtimal yok muydu niye kaçtın hayattan
Ayşe kadın yedi kafayı, vurdu dizine vurdu…ah..dedi gülsümüm ah
Seyyar satıcı bir adam, elinde gaste gibi yazılı destan
Gülsüm kızın ölümünü anlatıyor, halk merak edip alıyor,
Destansı bir ömrün destan sı kahramanları
Pencerenin önündeyiz
Gecenin geç vakitleri, etraf toz duman
Sanki bir bomba patladı,
Say ki analar cepheden dönmeyen oğullarına ağıt yakıyorlar,
Adamın birini asmışlar hapiste,
kaydını silmişler, mührünü basmışlar
Bir tabut içinde yollamışlar, evine
Büyük bir kalabalık,
hiç yok içlerinde omuzu kalabalık,
Devlet işte yapmış bir babalık,
Sağ alıp cenaze göndermişler köye
Köyün yukarı mezrasında servilikte
İki mezar taşı var yan yana
Birinde kendini astı, diğerinde asıldı,
Birini vermemişler sevdiğine kendini astı,
Diğeri bir işlere karışmış der köylü
Ve evine gelmiş açılmış valizi
Valizden çıkarmışlar idamlığın hatıralarını
Bir mektup bulmuşlar gönderen gülsüm diye
İki sevgiliye vuslat olmuş köyün yukarı mezrasındaki serviler,
Gelip geçen heyhat edermiş, çiçekler bile orda
Kendi renklerinden farklı açarmış
Şimdi pencerenin önünde oturuyorum,
Köyün yukarı kısmına bakıyorum,
Bir serin rüzgar esiyor serviliklerde,
Ve bir o kadarda kuşlar hareketli,,
Biri kız, biri oğlan iki sanal kişi
Köyün üst yanından aşağı yana doğru
Koşup duruyorlar,
Yüzlerinde aradığı adresi bulmuş tebessüm,
Ele ele koşturuyorlar,
Bir aşağı bir yukarı,,,,,,,,,,
Lütfi Kireçci
Gecenin soğuk vardiyalarında,
Tarlaya giden işçiler gelip geçiyordu
Penceremizin önünden
Sonra uzaklaşıp kayboluyorlardı
Sonra seyyar satıcılar
İstilacı kolluk kuvvetleri gibi geliyorlardı
Hepsi ustalarını öldürmüş,
yağ satarım,bal satarım…diyorlardı…
Vakit sonbahardı..havada kan vardı,,
Bulutları sıksan..kan damlayacaktı
Bir yıldırım düştü mahallenin tam orta yerine
Kızıl kıyamet bir haber
Ayşe kadının kızı gülsüm intihar etmiş,
Ahırın direğine asmış kendini
Be hey gülsüm kız..ne yaptın..ne diye astın kendini
Nerden aldın bu cesareti,,ölümün en korkuncunu seçtin,
Başka ihtimal yok muydu niye kaçtın hayattan
Ayşe kadın yedi kafayı, vurdu dizine vurdu…ah..dedi gülsümüm ah
Seyyar satıcı bir adam, elinde gaste gibi yazılı destan
Gülsüm kızın ölümünü anlatıyor, halk merak edip alıyor,
Destansı bir ömrün destan sı kahramanları
Pencerenin önündeyiz
Gecenin geç vakitleri, etraf toz duman
Sanki bir bomba patladı,
Say ki analar cepheden dönmeyen oğullarına ağıt yakıyorlar,
Adamın birini asmışlar hapiste,
kaydını silmişler, mührünü basmışlar
Bir tabut içinde yollamışlar, evine
Büyük bir kalabalık,
hiç yok içlerinde omuzu kalabalık,
Devlet işte yapmış bir babalık,
Sağ alıp cenaze göndermişler köye
Köyün yukarı mezrasında servilikte
İki mezar taşı var yan yana
Birinde kendini astı, diğerinde asıldı,
Birini vermemişler sevdiğine kendini astı,
Diğeri bir işlere karışmış der köylü
Ve evine gelmiş açılmış valizi
Valizden çıkarmışlar idamlığın hatıralarını
Bir mektup bulmuşlar gönderen gülsüm diye
İki sevgiliye vuslat olmuş köyün yukarı mezrasındaki serviler,
Gelip geçen heyhat edermiş, çiçekler bile orda
Kendi renklerinden farklı açarmış
Şimdi pencerenin önünde oturuyorum,
Köyün yukarı kısmına bakıyorum,
Bir serin rüzgar esiyor serviliklerde,
Ve bir o kadarda kuşlar hareketli,,
Biri kız, biri oğlan iki sanal kişi
Köyün üst yanından aşağı yana doğru
Koşup duruyorlar,
Yüzlerinde aradığı adresi bulmuş tebessüm,
Ele ele koşturuyorlar,
Bir aşağı bir yukarı,,,,,,,,,,
Lütfi Kireçci